Beşiktaş'tan Amatöre

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 09.05.2020 - 00:00, Güncelleme: 09.05.2020 - 00:00 2937+ kez okundu.
 

Beşiktaş'tan Amatöre

Beşiktaş'tan Amatöre Bugünkü konuğumuz Süper Lig’de Gençlerbirliği ve Beşiktaş formaları giymiş Kemal Akbaba. Keyifli okumalar diliyoruz. Kemal bize futbola başlama hikayeden bahseder misin? Öncelikle herkese merhaba. Futbola 1996-97 sezonun da Gençlerbirliği’nin altyapısında başladım. Altyapı olarak o dönemde ender kulüplerden birisidir Gençlerbirliği. Tüm yaş kategorilerinde oynadım diyebilirim. Sadece benim dönemimde ”süper genç” kategorisi vardı, o yaş kategorisin de oynamadım. Dönemin paf teknik direktörü olan Metin Diyadin beni direkt 1 üst kategoriye aldı. Kendisinin üzerimde emeği büyüktür. Profesyonel hayatımın başlangıcın da en önemli isimdir Metin Diyadin. Tabii ben 1988 doğumluyum, o dönemde takım arkadaşlarım benden 6 yaş büyüktü. İşte bu benim futbol hayatımdaki en önemli kilit konu burası. küçüklükten bu yana hep büyüklerle oynadım, yani hep tecrübelilerden tecrübe edindim. Sonra paf takımdan 2. Lig’e, o dönemde adı Gençlerbirliği ASAŞ olan -şimdiki adı Hacettepe- takımımıza aldılar beni. 17-18 yaşındaydım o dönem, hocamız da Kahraman Karataş’tı. Futbol hayatım boyunca Gençlerbirliği kulübünün çok önemi vardır bende. Şampiyonluklar yaşadım, takımın adı değişti ama kişiler ve şampiyonluklar hep kalıcı oldu bizim için. ASAŞ ile 2. Lig’de şampiyon olup 1. Lig’e, sonra oradan Gençlerbirliği OFTAŞ adıyla yine aynı takımda şampiyon olup Süper Lig’e çıktık. O dönemdeki en güzel, en kalıcı anılarım final niteliğindeki her maçta gol atmam. 34 defa genç milli oldun. Milli takım kariyerinde yaşadıklarından bahseder misin? Futbol hayatımın en güzel günleri milli takımda geçmiştir benim. Çünkü o milli armayı hissetmek, o kırmızı beyaz formayla yurt dışında kendi marşımızı okumak inanılmaz bir duyguydu benim için. Yaşadığım dostluklar, çalıştığım hocalar, harika maçlar oldu milli takım kariyerimde, çok iyi bir kadromuz vardı. Mesela kaleciler Volkan Babacan, Onur Kıvrak, Cenk Gönen, Nuri Şahin, Özgür Can Özcan, Aydın Yılmaz, Harun Karadaş, Caner Erkin gibi isimler vardı. üper Ligde ilk golünü eski takımın Hacettepe ‘ye karşı atıyorsun Süper Lig kariyerinde ve Beşiktaş transferini anlatır mısın? Süper Lig kariyerim yine Gençlerbirliği‘nde Mesut Bakkal hocam döneminde başladı, kariyerimin en önemli hamlesini ve ivmeyi kazındıracak hareketi Samet Aybaba yapmıştır. Süper Lig’de ilk golümü yine yıllardır formasını giydiğim ve kardeş kulübümüz olan Hacettepe ağlarına gönderdim. Kalede eski Fenerbahceli Recep Biler vardı. Yattara’nın bir golü var herkes anımsar pas verirmiş gibi yapıp gol atmak, aynısını yapmıştım çok mutlu olmuştum. Süper Lig’den birkaç takım istiyor bizleri, bizleri diyorum çünkü Mustafa Pektemek ve bana teklifler vardı. Samet Aybaba burada devreye giriyor, ikimizi de Beşiktaş‘ın istediğini söylüyordu o sene ben gittim Beşiktaş’a ama Mustafa gelemedi. Benim en ilginç ve en zirve hikayemdir Beşiktaş. Buna ayrı bir köşe açılır ama şöyle özetliyeyim, Gençlerbirliği‘nde Samet Aybaba ve Ulvi Güveneroğlu hocalarımızın tavsiyesi ve Mustafa Denizli‘nin de onayı ile Beşiktaş forması giymek nasip oldu. Ama kaderdir kısmettir gittiğim dönemde Mustafa Hoca kalp rahatsızlığı yüzünden görevinden ayrıldı. Yerine alman Bernd Schuster geldi, o gelince de Türk oyuncular ile pek ilgilenmedi. Beni bir maç kadroya aldı, İnönü’de Bursaspor ile oynuyoruz. Yine kısmettir ki Holosko‘nun yerine oyuna girmek için kenara geldiğim esnada Holosko gol atıyor ve 4. hakemin yanından geri yedek kulübesine dönüyorum. Belki de oyuna girseydim şu an başka şeyler konuşuyor olurduk, kısmet. Birçok kulüpte oynadın, buralarda yaşadığın tecrübeler iyi veya kötü günlerin olmuştur mutlaka. Bunlardan bahseder misin? Dediğiniz gibi birçok güzel ve büyük camiada bulundum, oynadım. tek tek sayamasam da hepsinin yeri farklı bende. Hepsinin harika anıları, güzel günleri, hatta kötü günleri de var. Anıları özel kılan da budur bence, hem güzel hem kötü olmaları. Evet, çok güzel tecrübeler edindim, futbol bana en çok güven duygusunu öğretti. Futbolda karşılıklı güven varsa sizin yapamayacağınız hiçbir şey yoktur. Bunu şöyle parçalara yaymak isterim, futbolun en önemli parçaları neler? Siz, teknik ekip, takım arkadaşlarınız, yöneticiler, taraftarlar ve doğal olarak mesleğiniz olduğu için emeğinizin karşılığı. Şimdi siz hocalarınıza güvenirseniz sahada onlar için ayrı bir mücadele edersiniz. Onlar da size güvenir bu güveni size hissettirirse tüm çabanız iki katına çıkar. Yöneticilerinize güvenirseniz kulüple olan ikili ilişkiniz ve maneviyatınız artar, onlar da size güvenirse elinizden gelen her şeyi yapacağınıza inanır ve maddi şartları yerine getirmek için her şeyi yaparlar. Sıra ile takım arkadaşlarınıza, taraftarınıza karşılıklı güvenirseniz şampiyon olursunuz. Profesyonel futbolcu olarak amatör lige dönmen nasıl oldu? Bu soru hakkında şunu söyleyebilirim, futbolcu arkadaşlarım beni affetsin ama ben biraz net insanımdır, bilen bilir. Bir kere Türkiye’de futbol ve şartları sıkıntılı biraz, tabii bazı kulüpleri tenzih ediyorum. Yıllarca 1. Lig’de ve  2. Lig’de oynadım, kulüplerin çoğunda hak edişlerimizi, yani emeğimizin karşılığı almamız gereken ücreti alamadık. Hatta size şöyle bir itirafta bulunayım, birkaç sene önce 2. Lig’de iyi bir şehir takımında oynuyorum, sezon sonu hesabıma baktım, sezon başı sözleşmede yazan parayla hesabımdaki para arasında uçurum var bu bir. İkincisi, şimdi klişedir, derler ki ya işte mahkemeye verince alırsın paranı. Karşındaki adam seninle en az 2 senelik sözleşme kabul ediyor. Gittiğin kulübü mahkemeye verdin, alacakların için adam sana diyor mu tamam sıkıntı yok verebilirsin, sıraya girersin; ama sözleşmen bitene kadar bu sahada sabah 8, öğlen 1, akşam 5 toplam 3 antrenman yapacaksın. Bir taraftan o çileyi çekerken, yarı dönem ya da bir seneyi de top oynamadan mı geçireceksin? Nasıl gireceksin bu riske? Sonra kulüpten ayrıldın diyelim, o kulübü mahkemeye verdiğin için sana karşı bir karalama kampanyası başlatılıyor. Hemen gideceğin, görüşeceğin takımlar varsa onlar da sıkıntıya giriyor. Çünkü dediğim gibi Türkiye’de profesyonel bir futbol olmadığı için, hadi öyle olsa Türkiye’de profesyonellik denen bir kavram olmadığı için -işte burayı itiraf ediyorum- kimse kimseyi kandırmasın. Resmen işkence çekiliyor, hatta bunun içine 1. Lig de dahil. Bölgesel Amatör Lig’den çok mantıklı ve çok karlı teklifler alıyordum devamlı, o yüzden ben de bu işkenceyi çekmek istemediğim için bir gün bunu değerlendirdim. 20 yaşındaki oyuncu kendine genç oyuncu dedirtiyor ve daha da oynayamıyor, bizler o yaşlarda nerelerde oynuyormuşuz bence araştırılsın. Amatör lige dönüşüm de ayrı bir romandır benim. 2. Lig’de Kahramanmaraşspor forması giyiyorum o ara, İsviçre liginden transfer teklifi aldım. İyi de bir takım ve hayalim de vardı yurt dışında oynamak, daha farklı dönmek gibi. Öyle bir teklif alınca da açıkçası fazla detaylara takılmadan kabul ettim. Detaylara girmeden anlatayım; her şey tamam, biletleri aldı kulüp, davetiye falan hepsi tamam, görüşmeye gidiyorum; gel gör ki havaalanından çıkamadım, çünkü o dönemde askerlik tecil hakkım bitmiş ve yine kaderdir ki tam da o esnada ülkemizde transfer süresi bitiyordu. Sonrası bir kargaşa, bir telaş ve transfer dönemi bitti. Askerliği tecil de edememiştim, çünkü o ara bedelli askerlik dönemi de değildi. Dediğim gibi ben de o dönemde aldığım, şartları çok iyi olan Muğlaspor’un teklifini değerlendirdim ve amatör lige döndüm. O sezon ilk yarı Muğlaspor, ikinci devre Edirnespor formaları giydim ve sezon sonu Bölgesel Amatör Lig’den tekrar 2. Lig ekibi Hacettepe’ye transfer oldum. Bölgesel Amatör Lig için yorumun nedir? Ben hep söylerim statün ne olursa olsun, hangi ligde olursan ol, hangi kategoride oynarsan oyna kendin profesyonel olacaksın ve öyle davranacaksın. Benim için lig fark etmiyor, Bölgesel Amatör Lig’deki şartların birçoğunu, bazı gelişmeleri yararlı bulmuyorum; hatta bu Bölgesel Amatör Lig için değil de tüm ligler için geçerli zaten. Mesela kulüplerin şartları, vaatleri, fiziki şartları, tesis, stat, antrenman sahaları, oluşumları, yaş kontenjanı… vs. gibi bir çok sıkıntılar var. Süper lig ekiplerinin genç oyunculara şans vermemesi için düşüncen nedir? Bu konuda şunu söyleyebilirim; eğer sana şans verilmiyorsa o şansı kendi kendine ver, hatta verdirt. Bazı istisnalar oluyor, bazı kulüpteki hocalar, başkanlar, yöneticiler bazı oyunculara takıyor, onun ilerlemesine engel oluyor. Bunları yaşadık, gördük; lakin sen sürekli çalışırsan, istersen, hep güçlü olursan, her şeyine ölçülü şekilde dikkat edersen ve beslenmene, dinlenmene, hayat tempona gerekli özeni gösterirsen bir şekilde ama bir şekilde o sıra sana gelir ve yürür gidersin. Son olarak bu keyifli sohbet için sizlere çok teşekkür ediyorum ve sizlerin vasıtasıyla tüm sporcu arkadaşlarıma kardeşlerime selamlarımı iletiyorum. Hoş çakalın. Haber:Haydar Bulaca

Beşiktaş'tan Amatöre

Bugünkü konuğumuz Süper Lig’de Gençlerbirliği ve Beşiktaş formaları giymiş Kemal Akbaba. Keyifli okumalar diliyoruz.

Kemal bize futbola başlama hikayeden bahseder misin?

Öncelikle herkese merhaba.

Futbola 1996-97 sezonun da Gençlerbirliği’nin altyapısında başladım. Altyapı olarak o dönemde ender kulüplerden birisidir Gençlerbirliği. Tüm yaş kategorilerinde oynadım diyebilirim. Sadece benim dönemimde ”süper genç” kategorisi vardı, o yaş kategorisin de oynamadım. Dönemin paf teknik direktörü olan Metin Diyadin beni direkt 1 üst kategoriye aldı. Kendisinin üzerimde emeği büyüktür. Profesyonel hayatımın başlangıcın da en önemli isimdir Metin Diyadin. Tabii ben 1988 doğumluyum, o dönemde takım arkadaşlarım benden 6 yaş büyüktü. İşte bu benim futbol hayatımdaki en önemli kilit konu burası. küçüklükten bu yana hep büyüklerle oynadım, yani hep tecrübelilerden tecrübe edindim. Sonra paf takımdan 2. Lig’e, o dönemde adı Gençlerbirliği ASAŞ olan -şimdiki adı Hacettepe- takımımıza aldılar beni. 17-18 yaşındaydım o dönem, hocamız da Kahraman Karataş’tı. Futbol hayatım boyunca Gençlerbirliği kulübünün çok önemi vardır bende. Şampiyonluklar yaşadım, takımın adı değişti ama kişiler ve şampiyonluklar hep kalıcı oldu bizim için. ASAŞ ile 2. Lig’de şampiyon olup 1. Lig’e, sonra oradan Gençlerbirliği OFTAŞ adıyla yine aynı takımda şampiyon olup Süper Lig’e çıktık. O dönemdeki en güzel, en kalıcı anılarım final niteliğindeki her maçta gol atmam.

34 defa genç milli oldun. Milli takım kariyerinde yaşadıklarından bahseder misin?

Futbol hayatımın en güzel günleri milli takımda geçmiştir benim. Çünkü o milli armayı hissetmek, o kırmızı beyaz formayla yurt dışında kendi marşımızı okumak inanılmaz bir duyguydu benim için. Yaşadığım dostluklar, çalıştığım hocalar, harika maçlar oldu milli takım kariyerimde, çok iyi bir kadromuz vardı. Mesela kaleciler Volkan Babacan, Onur Kıvrak, Cenk Gönen, Nuri Şahin, Özgür Can Özcan, Aydın Yılmaz, Harun Karadaş, Caner Erkin gibi isimler vardı.

üper Ligde ilk golünü eski takımın Hacettepe ‘ye karşı atıyorsun Süper Lig kariyerinde ve Beşiktaş transferini anlatır mısın?

Süper Lig kariyerim yine Gençlerbirliği‘nde Mesut Bakkal hocam döneminde başladı, kariyerimin en önemli hamlesini ve ivmeyi kazındıracak hareketi Samet Aybaba yapmıştır. Süper Lig’de ilk golümü yine yıllardır formasını giydiğim ve kardeş kulübümüz olan Hacettepe ağlarına gönderdim. Kalede eski Fenerbahceli Recep Biler vardı. Yattara’nın bir golü var herkes anımsar pas verirmiş gibi yapıp gol atmak, aynısını yapmıştım çok mutlu olmuştum.

Süper Lig’den birkaç takım istiyor bizleri, bizleri diyorum çünkü Mustafa Pektemek ve bana teklifler vardı. Samet Aybaba burada devreye giriyor, ikimizi de Beşiktaş‘ın istediğini söylüyordu o sene ben gittim Beşiktaş’a ama Mustafa gelemedi. Benim en ilginç ve en zirve hikayemdir Beşiktaş. Buna ayrı bir köşe açılır ama şöyle özetliyeyim, Gençlerbirliği‘nde Samet Aybaba ve Ulvi Güveneroğlu hocalarımızın tavsiyesi ve Mustafa Denizli‘nin de onayı ile Beşiktaş forması giymek nasip oldu. Ama kaderdir kısmettir gittiğim dönemde Mustafa Hoca kalp rahatsızlığı yüzünden görevinden ayrıldı. Yerine alman Bernd Schuster geldi, o gelince de Türk oyuncular ile pek ilgilenmedi. Beni bir maç kadroya aldı, İnönü’de Bursaspor ile oynuyoruz. Yine kısmettir ki Holosko‘nun yerine oyuna girmek için kenara geldiğim esnada Holosko gol atıyor ve 4. hakemin yanından geri yedek kulübesine dönüyorum. Belki de oyuna girseydim şu an başka şeyler konuşuyor olurduk, kısmet.

Birçok kulüpte oynadın, buralarda yaşadığın tecrübeler iyi veya kötü günlerin olmuştur mutlaka. Bunlardan bahseder misin?

Dediğiniz gibi birçok güzel ve büyük camiada bulundum, oynadım. tek tek sayamasam da hepsinin yeri farklı bende. Hepsinin harika anıları, güzel günleri, hatta kötü günleri de var. Anıları özel kılan da budur bence, hem güzel hem kötü olmaları. Evet, çok güzel tecrübeler edindim, futbol bana en çok güven duygusunu öğretti. Futbolda karşılıklı güven varsa sizin yapamayacağınız hiçbir şey yoktur. Bunu şöyle parçalara yaymak isterim, futbolun en önemli parçaları neler?

Siz, teknik ekip, takım arkadaşlarınız, yöneticiler, taraftarlar ve doğal olarak mesleğiniz olduğu için emeğinizin karşılığı. Şimdi siz hocalarınıza güvenirseniz sahada onlar için ayrı bir mücadele edersiniz. Onlar da size güvenir bu güveni size hissettirirse tüm çabanız iki katına çıkar. Yöneticilerinize güvenirseniz kulüple olan ikili ilişkiniz ve maneviyatınız artar, onlar da size güvenirse elinizden gelen her şeyi yapacağınıza inanır ve maddi şartları yerine getirmek için her şeyi yaparlar. Sıra ile takım arkadaşlarınıza, taraftarınıza karşılıklı güvenirseniz şampiyon olursunuz.

Profesyonel futbolcu olarak amatör lige dönmen nasıl oldu?

Bu soru hakkında şunu söyleyebilirim, futbolcu arkadaşlarım beni affetsin ama ben biraz net insanımdır, bilen bilir. Bir kere Türkiye’de futbol ve şartları sıkıntılı biraz, tabii bazı kulüpleri tenzih ediyorum. Yıllarca 1. Lig’de ve  2. Lig’de oynadım, kulüplerin çoğunda hak edişlerimizi, yani emeğimizin karşılığı almamız gereken ücreti alamadık. Hatta size şöyle bir itirafta bulunayım, birkaç sene önce 2. Lig’de iyi bir şehir takımında oynuyorum, sezon sonu hesabıma baktım, sezon başı sözleşmede yazan parayla hesabımdaki para arasında uçurum var bu bir. İkincisi, şimdi klişedir, derler ki ya işte mahkemeye verince alırsın paranı. Karşındaki adam seninle en az 2 senelik sözleşme kabul ediyor. Gittiğin kulübü mahkemeye verdin, alacakların için adam sana diyor mu tamam sıkıntı yok verebilirsin, sıraya girersin; ama sözleşmen bitene kadar bu sahada sabah 8, öğlen 1, akşam 5 toplam 3 antrenman yapacaksın. Bir taraftan o çileyi çekerken, yarı dönem ya da bir seneyi de top oynamadan mı geçireceksin? Nasıl gireceksin bu riske? Sonra kulüpten ayrıldın diyelim, o kulübü mahkemeye verdiğin için sana karşı bir karalama kampanyası başlatılıyor. Hemen gideceğin, görüşeceğin takımlar varsa onlar da sıkıntıya giriyor. Çünkü dediğim gibi Türkiye’de profesyonel bir futbol olmadığı için, hadi öyle olsa Türkiye’de profesyonellik denen bir kavram olmadığı için -işte burayı itiraf ediyorum- kimse kimseyi kandırmasın. Resmen işkence çekiliyor, hatta bunun içine 1. Lig de dahil.

Bölgesel Amatör Lig’den çok mantıklı ve çok karlı teklifler alıyordum devamlı, o yüzden ben de bu işkenceyi çekmek istemediğim için bir gün bunu değerlendirdim.

20 yaşındaki oyuncu kendine genç oyuncu dedirtiyor ve daha da oynayamıyor, bizler o yaşlarda nerelerde oynuyormuşuz bence araştırılsın. Amatör lige dönüşüm de ayrı bir romandır benim. 2. Lig’de Kahramanmaraşspor forması giyiyorum o ara, İsviçre liginden transfer teklifi aldım. İyi de bir takım ve hayalim de vardı yurt dışında oynamak, daha farklı dönmek gibi. Öyle bir teklif alınca da açıkçası fazla detaylara takılmadan kabul ettim. Detaylara girmeden anlatayım; her şey tamam, biletleri aldı kulüp, davetiye falan hepsi tamam, görüşmeye gidiyorum; gel gör ki havaalanından çıkamadım, çünkü o dönemde askerlik tecil hakkım bitmiş ve yine kaderdir ki tam da o esnada ülkemizde transfer süresi bitiyordu. Sonrası bir kargaşa, bir telaş ve transfer dönemi bitti. Askerliği tecil de edememiştim, çünkü o ara bedelli askerlik dönemi de değildi. Dediğim gibi ben de o dönemde aldığım, şartları çok iyi olan Muğlaspor’un teklifini değerlendirdim ve amatör lige döndüm. O sezon ilk yarı Muğlaspor, ikinci devre Edirnespor formaları giydim ve sezon sonu Bölgesel Amatör Lig’den tekrar 2. Lig ekibi Hacettepe’ye transfer oldum.

Bölgesel Amatör Lig için yorumun nedir?

Ben hep söylerim statün ne olursa olsun, hangi ligde olursan ol, hangi kategoride oynarsan oyna kendin profesyonel olacaksın ve öyle davranacaksın. Benim için lig fark etmiyor, Bölgesel Amatör Lig’deki şartların birçoğunu, bazı gelişmeleri yararlı bulmuyorum; hatta bu Bölgesel Amatör Lig için değil de tüm ligler için geçerli zaten. Mesela kulüplerin şartları, vaatleri, fiziki şartları, tesis, stat, antrenman sahaları, oluşumları, yaş kontenjanı… vs. gibi bir çok sıkıntılar var.

Süper lig ekiplerinin genç oyunculara şans vermemesi için düşüncen nedir?

Bu konuda şunu söyleyebilirim; eğer sana şans verilmiyorsa o şansı kendi kendine ver, hatta verdirt. Bazı istisnalar oluyor, bazı kulüpteki hocalar, başkanlar, yöneticiler bazı oyunculara takıyor, onun ilerlemesine engel oluyor. Bunları yaşadık, gördük; lakin sen sürekli çalışırsan, istersen, hep güçlü olursan, her şeyine ölçülü şekilde dikkat edersen ve beslenmene, dinlenmene, hayat tempona gerekli özeni gösterirsen bir şekilde ama bir şekilde o sıra sana gelir ve yürür gidersin.

Son olarak bu keyifli sohbet için sizlere çok teşekkür ediyorum ve sizlerin vasıtasıyla tüm sporcu arkadaşlarıma kardeşlerime selamlarımı iletiyorum. Hoş çakalın.

Haber:Haydar Bulaca

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolgesellig.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.