Kaptandan Veda

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 11.09.2017 - 00:00, Güncelleme: 11.09.2017 - 00:00 3355+ kez okundu.
 

Kaptandan Veda

Kaptandan Veda Spor Toto Bal Ligi 10 grup takımlarından Moymulspor takım kaptanı İsmail Bayram aktif futbolculuk yaşamına son verdi.  Bu konuda İsmail Bayram şu açıklamada bulundu;  "BU SADECE BİR VEDA, AYRILIK DEĞİL!.. Moymulspor… Konuşmaya kalksam dilim, yazmaya kalksam elim yetmez onu anlatmaya. Bendeki yeri, yüreğimdeki sevdası apayrıdır. Bu yazıyı yazarken çok zorlanıyorum. Bu kaçıncı yazıp yazıp silişim, maziye gidip gidip gelişim. Nereden başlasam, nasıl anlatsam bilemiyorum. Çünkü bu defa yazacaklarım, sonunda bir vedayla noktalanacak, ayrılığı olmayan bir veda… Moymulspor, Moymul’da yaşayan her çocuğun gözünde çok şeydir; hedeftir, gururdur, aşktır. Moymullu olmanın şartlarından birincisi de Moymulspor’u sevmektir. Moymulspor’u sevmeyen, kulüpten içeri adım atmamış olan bir çocuk Moymul’da yaşıyor olsa bile Moymulluyum demez, diyemez. İşte ben de o büyük kulüpten içeri ilk adımımı attığımda 8 yaşındaydım. Yaşıtlarımın sokak aralarında taştan kaleler yapıp top oynamayı marifet saydıkları bir yaşta ben Moymullu olmanın gururunu sırtıma forma olarak giymeye başlamıştım. Moymulspor’luydum artık. Bu, o yaşlarda Moymul’da yaşayan bir çocuk için çok büyük bir gururdu. Ben de o gururu fazlasıyla hissediyordum. Antrenmanlardan önce soyunma odasında hazırlanışımız, koşa koşa ovaya gidişimiz, hocamızın söylediklerini ana-baba sözü gibi tutmamız, antrenmandan sonra yorgun argın ama takım arkadaşlarımızla hep birlikte gülerek, eğlenerek kulübe dönüşlerimiz hiç unutulmayacak anılarım arasında yerini aldı. Tekmeliğin, tozluğun kıymetli olduğu yıllardı. Hele hele sırtında Moymulspor yazan tişörtler hayallerimiz arasında bile yoktu. Maçlardan bir gün önce vakitli yatar, ama heyecandan uyuyamazdık. A takımdan artakalan tekmelik ve tozluklardan sağlamlarını seçip giyer, öyle çıkardık maçlara. Ama bundan hiç rahatsız olmazdık. Maç öncesi kadro açıklanırken ismimizi duyduğumuzda havaya girer, sorumluluğun altında ezilmemek için dik durmaya çalışırdık. Siyah beyaz çizgili formayı giyip kramponlarımızı bağlarken tebeşirli tahtada hocamızın verdiği taktikler kafamıza mıh gibi saplanırdı. Maçlara millî maça çıkar gibi çıkardık. Mahallemizi temsil ettiğimizi düşünerek terimizin son damlasına kadar oynardık. Galip geldiysek, bir de gol attıysam keyfime diyecek yoktu. Maçtan sonra yöneticilerimizin soyunma odasına getirdikleri bir tepsi baklavanın yerini hiçbir şey tutamazdı. Evde olsa yüzüne bakmazdık belki; ama orada saniyeler içinde çatalsız götürürdük. Aradan yıllar geçti. Minik takım olarak başladım, yıldız takıma yükseldim. Derken genç takımda top oynamaya başladım. 14 yaşındayken her Moymulsporlu futbolcunun hayalindeki A takıma yükselmiştim. Yıllarca hep antrenmanlarına gidip toplarını topladığım, maçlarını tribünden zevkle seyrettiğim, kendimi onların yerine koyduğum ağabeylerimle antrenmanlara çıkıyordum artık. Yaşıtlarımla oynadığım kadar rahat oynayamasam da kendimi gösterebilmek için çırpınıyordum. A takımdaki ilk yıllarımda yedekte bile olsa formayı giyebilmiş olmak yetiyordu bana. Sonraki yıllarda ağabeylerimden aldığım tecrübelerle yeniden ilk on bire girmeye başlamıştım. Artık 14 yaşıma göre daha rahat oynuyordum. Daha ötesi yoktu artık benim için. Ulaşabileceğim en yüksek hedefe genç yaşta ulaşmıştım. Derken daha da ötesinin olduğunu kaptanlık verildiğinde anladım. 18 yaşında Moymulspor’un kaptanı olmuştum. Şahsi sorumluluğum takım sorumluluğuyla daha da katlanmıştı. Moymulspor başlıbaşına bir okul oldu benim için. Akşamları geç vakitte sokaklarda olmamayı Moymulspor’daki hocalarımdan, yöneticilerimden öğrendim. Olur da dışarı çıkmak zorunda kaldıysam bir yönetici görür diye korka korka adımladım Moymul sokaklarını. Kulübün etrafından geçmeden, gerekirse yolu uzatarak gittim gideceğim yere. Sigara gibi asrın en kötü alışkanlıklarından uzak durabildiysem bunda ailemden sonra en büyük katkı yine Moymulspor’undur. Tevazunun fazlası kibirdendir; evet, kulübümüze çok emek verdim, gecemi gündüzümü, yıllarımı verdim. Sadece top koşturmadım; yeri geldi top topladım, yeri geldi elime fırça alıp boya yaptım, yeri geldi Moymulspor’a uzanan elin, dilin karşısında durdum. Ama şöyle geriye dönüp baktığımda anlıyorum ki bu kulüpten aldıklarım, verdiğim emekten daha fazla. Ben bu kulüpten kardeşliği, sevgiyi, saygıyı, dostluğu, disiplini, mahalle ruhunu, birlik beraberlik duygusunu almışım. Bu yüzden aldıklarım daha fazla ve ne yaparsam yapayım kendimi bu kulübe borçlu olarak hissedeceğim. Şu anda 33 yaşındayım; bu kulübün aralıksız 25 yıldır formasını, 14 yıldır da kaptanlık pazubandını taşımış olmanın haklı gururunu yaşıyorum. 8-9 yaşında ovada oynadığım ilk maçta nasıl bir heyecan duyduysam bugüne kadar oynadığım her maça aynı heyecanla çıktım. Heyecanımdan ve aşkımdan bir nebze olsun bir şey eksilmedi. Bu yaşıma kadar kulübün hemen hemen her kademesinde görev yapmış biri olarak artık yorulduğumu hissediyorum. Beni bilenler hızlı bir oyuncu olduğumu söylerler. Ne kadar hızlı olsam da bugün Moymulspor’un hızına yetişemediğini düşünüyorum. Bugüne kadar yüzlerce farklı oyuncuyla oynadım; kendimden büyüklerle başladığım A takımda gitgide kendimden daha genç kardeşlerimin oynadığını görüyorum. Moymulspor’un hızının gerisinde kalmış olmak beni üzmüyor, bilakis mutlu ediyor. Tarihinde ilk kez kulübümün bu seviyede mücadele edecek olmasında hem oyuncu, hem kaptan, hem de yönetici olarak bir nebze olsun katkımın bulunduğunu görmek bana yetiyor. Bu kulüple daha büyük mutluluklar yaşayamaz mıyım? Elbette yaşayabilirim. İnşallah daha büyük mutlulukları hep birlikte yaşayacağız; ancak bundan sonra bu sevinci yeşil sahada oyuncu olarak değil; tribünde bir taraftar, görev verilirse de bir yönetici olarak yaşamaya devam etmek istiyorum. Bu bir bayrak yarışıydı. Çok şükür bayrağı yere düşürmedim, lekeletmedim. Ben formayı büyüklerimden nasıl teslim aldıysam, nasıl kutsal bir emanet olarak sırtımda taşıdıysam artık emaneti teslim etmenin de zamanı geldiğini görüyorum. Yıllarca terimin son damlasına kadar ıslattığım siyah beyaz formamı ve taşımaktan gurur duyduğum kaptanlık pazubandını benden daha iyi taşıyacağını düşündüğüm genç arkadaşlarıma bırakıyorum. Yazımın başlığında da belirttiğim gibi: Bu sadece bir veda, ayrılık değil… Bu sadece bir yorgunluk, yılgınlık değil… Futbolcu olarak… benden bu kadar."  

Kaptandan Veda

Spor Toto Bal Ligi 10 grup takımlarından Moymulspor takım kaptanı İsmail Bayram aktif futbolculuk yaşamına son verdi. 

Bu konuda İsmail Bayram şu açıklamada bulundu; 

"BU SADECE BİR VEDA, AYRILIK DEĞİL!..
Moymulspor… Konuşmaya kalksam dilim, yazmaya kalksam elim yetmez onu anlatmaya. Bendeki yeri, yüreğimdeki sevdası apayrıdır. Bu yazıyı yazarken çok zorlanıyorum. Bu kaçıncı yazıp yazıp silişim, maziye gidip gidip gelişim. Nereden başlasam, nasıl anlatsam bilemiyorum. Çünkü bu defa yazacaklarım, sonunda bir vedayla noktalanacak, ayrılığı olmayan bir veda…
Moymulspor, Moymul’da yaşayan her çocuğun gözünde çok şeydir; hedeftir, gururdur, aşktır. Moymullu olmanın şartlarından birincisi de Moymulspor’u sevmektir. Moymulspor’u sevmeyen, kulüpten içeri adım atmamış olan bir çocuk Moymul’da yaşıyor olsa bile Moymulluyum demez, diyemez. İşte ben de o büyük kulüpten içeri ilk adımımı attığımda 8 yaşındaydım. Yaşıtlarımın sokak aralarında taştan kaleler yapıp top oynamayı marifet saydıkları bir yaşta ben Moymullu olmanın gururunu sırtıma forma olarak giymeye başlamıştım. Moymulspor’luydum artık. Bu, o yaşlarda Moymul’da yaşayan bir çocuk için çok büyük bir gururdu. Ben de o gururu fazlasıyla hissediyordum. Antrenmanlardan önce soyunma odasında hazırlanışımız, koşa koşa ovaya gidişimiz, hocamızın söylediklerini ana-baba sözü gibi tutmamız, antrenmandan sonra yorgun argın ama takım arkadaşlarımızla hep birlikte gülerek, eğlenerek kulübe dönüşlerimiz hiç unutulmayacak anılarım arasında yerini aldı.
Tekmeliğin, tozluğun kıymetli olduğu yıllardı. Hele hele sırtında Moymulspor yazan tişörtler hayallerimiz arasında bile yoktu. Maçlardan bir gün önce vakitli yatar, ama heyecandan uyuyamazdık. A takımdan artakalan tekmelik ve tozluklardan sağlamlarını seçip giyer, öyle çıkardık maçlara. Ama bundan hiç rahatsız olmazdık. Maç öncesi kadro açıklanırken ismimizi duyduğumuzda havaya girer, sorumluluğun altında ezilmemek için dik durmaya çalışırdık. Siyah beyaz çizgili formayı giyip kramponlarımızı bağlarken tebeşirli tahtada hocamızın verdiği taktikler kafamıza mıh gibi saplanırdı. Maçlara millî maça çıkar gibi çıkardık. Mahallemizi temsil ettiğimizi düşünerek terimizin son damlasına kadar oynardık. Galip geldiysek, bir de gol attıysam keyfime diyecek yoktu. Maçtan sonra yöneticilerimizin soyunma odasına getirdikleri bir tepsi baklavanın yerini hiçbir şey tutamazdı. Evde olsa yüzüne bakmazdık belki; ama orada saniyeler içinde çatalsız götürürdük.
Aradan yıllar geçti. Minik takım olarak başladım, yıldız takıma yükseldim. Derken genç takımda top oynamaya başladım. 14 yaşındayken her Moymulsporlu futbolcunun hayalindeki A takıma yükselmiştim. Yıllarca hep antrenmanlarına gidip toplarını topladığım, maçlarını tribünden zevkle seyrettiğim, kendimi onların yerine koyduğum ağabeylerimle antrenmanlara çıkıyordum artık. Yaşıtlarımla oynadığım kadar rahat oynayamasam da kendimi gösterebilmek için çırpınıyordum. A takımdaki ilk yıllarımda yedekte bile olsa formayı giyebilmiş olmak yetiyordu bana. Sonraki yıllarda ağabeylerimden aldığım tecrübelerle yeniden ilk on bire girmeye başlamıştım. Artık 14 yaşıma göre daha rahat oynuyordum. Daha ötesi yoktu artık benim için. Ulaşabileceğim en yüksek hedefe genç yaşta ulaşmıştım. Derken daha da ötesinin olduğunu kaptanlık verildiğinde anladım. 18 yaşında Moymulspor’un kaptanı olmuştum. Şahsi sorumluluğum takım sorumluluğuyla daha da katlanmıştı.
Moymulspor başlıbaşına bir okul oldu benim için. Akşamları geç vakitte sokaklarda olmamayı Moymulspor’daki hocalarımdan, yöneticilerimden öğrendim. Olur da dışarı çıkmak zorunda kaldıysam bir yönetici görür diye korka korka adımladım Moymul sokaklarını. Kulübün etrafından geçmeden, gerekirse yolu uzatarak gittim gideceğim yere. Sigara gibi asrın en kötü alışkanlıklarından uzak durabildiysem bunda ailemden sonra en büyük katkı yine Moymulspor’undur.
Tevazunun fazlası kibirdendir; evet, kulübümüze çok emek verdim, gecemi gündüzümü, yıllarımı verdim. Sadece top koşturmadım; yeri geldi top topladım, yeri geldi elime fırça alıp boya yaptım, yeri geldi Moymulspor’a uzanan elin, dilin karşısında durdum. Ama şöyle geriye dönüp baktığımda anlıyorum ki bu kulüpten aldıklarım, verdiğim emekten daha fazla. Ben bu kulüpten kardeşliği, sevgiyi, saygıyı, dostluğu, disiplini, mahalle ruhunu, birlik beraberlik duygusunu almışım. Bu yüzden aldıklarım daha fazla ve ne yaparsam yapayım kendimi bu kulübe borçlu olarak hissedeceğim.
Şu anda 33 yaşındayım; bu kulübün aralıksız 25 yıldır formasını, 14 yıldır da kaptanlık pazubandını taşımış olmanın haklı gururunu yaşıyorum. 8-9 yaşında ovada oynadığım ilk maçta nasıl bir heyecan duyduysam bugüne kadar oynadığım her maça aynı heyecanla çıktım. Heyecanımdan ve aşkımdan bir nebze olsun bir şey eksilmedi.
Bu yaşıma kadar kulübün hemen hemen her kademesinde görev yapmış biri olarak artık yorulduğumu hissediyorum. Beni bilenler hızlı bir oyuncu olduğumu söylerler. Ne kadar hızlı olsam da bugün Moymulspor’un hızına yetişemediğini düşünüyorum. Bugüne kadar yüzlerce farklı oyuncuyla oynadım; kendimden büyüklerle başladığım A takımda gitgide kendimden daha genç kardeşlerimin oynadığını görüyorum. Moymulspor’un hızının gerisinde kalmış olmak beni üzmüyor, bilakis mutlu ediyor. Tarihinde ilk kez kulübümün bu seviyede mücadele edecek olmasında hem oyuncu, hem kaptan, hem de yönetici olarak bir nebze olsun katkımın bulunduğunu görmek bana yetiyor. Bu kulüple daha büyük mutluluklar yaşayamaz mıyım? Elbette yaşayabilirim. İnşallah daha büyük mutlulukları hep birlikte yaşayacağız; ancak bundan sonra bu sevinci yeşil sahada oyuncu olarak değil; tribünde bir taraftar, görev verilirse de bir yönetici olarak yaşamaya devam etmek istiyorum.
Bu bir bayrak yarışıydı. Çok şükür bayrağı yere düşürmedim, lekeletmedim. Ben formayı büyüklerimden nasıl teslim aldıysam, nasıl kutsal bir emanet olarak sırtımda taşıdıysam artık emaneti teslim etmenin de zamanı geldiğini görüyorum. Yıllarca terimin son damlasına kadar ıslattığım siyah beyaz formamı ve taşımaktan gurur duyduğum kaptanlık pazubandını benden daha iyi taşıyacağını düşündüğüm genç arkadaşlarıma bırakıyorum.
Yazımın başlığında da belirttiğim gibi:
Bu sadece bir veda, ayrılık değil…
Bu sadece bir yorgunluk, yılgınlık değil…
Futbolcu olarak… benden bu kadar."

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolgesellig.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.